![]() |
Tweet |
“200 LİRA SADECE BAHŞİŞE YETİYOR, KÜÇÜK BANKNOTLAR İSE BOZUK PARA GİBİ”
AB Parti Genel Başkanı İrfan Uzun, Türk Lirası’nın geldiği noktayı şöyle eleştirdi:
“Bugün 5, 10, 20, hatta 100 TL’lik banknotların neredeyse hiçbir alım gücü kalmadı. Artık en yüksek değerli banknotumuz olan 200 TL ile bir fincan kahve ya da bir kilo meyve alabiliyorsunuz. Lokantada birkaç arkadaşınızla yemek yediğinizde hesabı ödemek için tomarla 200 TL çıkarmak zorundasınız. Hatta bahşiş için bile 200 TL bırakılıyor. Yani ülkenin en büyük banknotu bile artık sadece bahşişe denk geliyor.”
“İKTİDARIN EKONOMİYİ YÖNETEMEMESİNİN ACI TABLOSU”
Uzun, bu durumun tesadüf olmadığını belirterek hükümete sert çıktı:
“Paramızın değeri gözlerimizin önünde eriyor çünkü ekonomi yıllardır kötü yönetiliyor. Enflasyonun önüne geçilemedi, üretim desteklenmedi, para politikaları savruldu. Bugün vatandaşın cebindeki para sadece gününü kurtarmaya yetiyor, yarını düşünemez hale geldi. Küçük banknotlar bozuk para hükmünde, 200 TL ise artık bir öğle yemeğine bile yetmiyor. Bu tablo, iktidarın ekonomik yönetimdeki iflasının en somut göstergesidir.”
“YENİ BANKNOTLAR BASILMALI AMA ÇÖZÜM BU DEĞİL”
İrfan Uzun, piyasadaki ihtiyaç nedeniyle yeni banknotların basılması gerektiğini ancak bunun sorunu çözmeyeceğini belirtti:
“Elbette 500, 1000 TL gibi yeni kupürlerin basılması artık bir zorunluluk haline geldi. Ama bu sadece geçici bir rahatlama sağlar. Asıl mesele; enflasyonu durdurmak, üretimi desteklemek ve halkın alım gücünü yeniden yükseltmek. Aksi takdirde hangi kupürü basarsanız basın, birkaç yıl içinde o da pul değerine dönüşür.”
“HALK HER GÜN YOKSULLAŞIYOR, YANDAŞLAR SERVETLERİNE SERVET KATIYOR”
AB Parti Genel Başkanı Uzun, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bugün vatandaşın cüzdanı boşalırken, yandaşlar servetlerine servet katıyor. Halkımız her geçen gün yoksullaştırılırken bir avuç kesim daha da zenginleşiyor. Biz Adalet Birlik Partisi olarak bu adaletsiz düzene son vermek, ekonomiyi yeniden halkın yararına ayağa kaldırmak için mücadele ediyoruz. Türk Lirası’nı değersizleştiren bu anlayış değişmeden hiçbir şey düzelmez.”