![]() |
Tweet |
“İklim Yasası Görünümlü Yeni Bir Ticaret Rejimi Dayatılıyor”
Kaya, kanunun içerisinde geçen karbon ticareti, emisyon izni ve yeşil finansman gibi kavramların, çevresel kaygılardan ziyade yeni ticari alanlar oluşturmayı hedeflediğini belirtti:
“Yasa, doğayı koruma hedefinden çok, karbonun fiyatlandırıldığı yeni bir piyasa inşa etmeye yönelik. Kimin kirleteceği, kimin bedel ödeyeceği belirsiz. Ancak görünen o ki, parası olanın çevreyi kirletmeye devam ettiği; üretici köylünün, küçük esnafın cezalandırıldığı bir düzen kurulmak isteniyor. Bu, iklim yasasından çok, sermaye gruplarına sunulan yeni bir imtiyazdır.”
“Çevreci Gibi Görünüyor Ama Halkın Katkısı Yok”
Kaya, İklim Kanunu’nun hazırlık sürecinde halkın, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının dışlandığını vurguladı:
“Yasa; çiftçiyi, çevre gönüllülerini, yerel temsilcileri yok sayarak hazırlandı. Tepeden inme bu yaklaşım, ne adil olabilir ne de uygulanabilir. Çevre mücadelesi masa başında değil, halkla birlikte yürütülmelidir. Aksi hâlde bu sadece AB’ye sunulmuş bir uyum raporundan ibaret kalır.”
“Bu Yasayı Dayatanlar, Aynı Anda Bombalarla Tehdit Savuruyor”
Kaya, küresel sistemin çelişkilerine de dikkat çekti:
“Eğer mesele gerçekten insan ve çevre sağlığı olsaydı, bu iklim rejimini dünyaya dayatan güçler, birbirlerini bombalarla tehdit ediyor olmazdı. Bir yandan savaşları körükleyen, diğer yandan iklim adaleti nutukları atan bir sistemin samimiyeti sorgulanmalıdır.”
Açıklamasının sonunda Kaya, çevre duyarlılığı adına gerçek adımlar atılması çağrısında bulundu:
“Çevre koruma samimiyet ister. Termik santraller çalışırken, su kaynakları şirketlere peşkeş çekilirken, doğayı koruyormuş gibi davranmak halkı kandırmaktır. Anahtar Parti olarak biz, doğayla çatışan değil, doğayla uyumlu bir kalkınma modelini savunuyoruz. Bunun için halkın katılımını esas alan, gerçekçi ve uygulanabilir çevre politikaları geliştirilmelidir.”