![]() |
Tweet |
“Yoksulluk Rakamla Değil, Gerçekle Anlatılır”
Baydar, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 86.036 TL’ye, açlık sınırının ise 26.413 TL’ye yükseldiğini hatırlatarak, bu koşullarda kamu emekçisinin hâlâ belirsizlik içinde tutulmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı.
“Bir ülkenin emekçisi, barınma ve beslenme hakkını ancak borçla sağlayabiliyorsa; orada kriz sadece ekonomik değil, ahlaki bir çöküşe işaret eder. TÜRK-İŞ’in rakamları buz gibi bir gerçeği ortaya koyuyor. Bu gerçeğe rağmen hâlâ protokol imzalanmıyorsa sorun artık sistemde değil, yönetimdedir.”
“Protokol Gecikirse, Güvensizlik Derinleşir”
Kamu Çerçeve Protokolü’nün sürüncemede kalmasının yalnızca işçilerin değil, tüm kamu yapısının moralini zayıflattığını belirten Baydar, sözleşme süreçlerinin de bu belirsizlikten etkilendiğini ifade etti.
“Kamu çalışanı ne kadar maaş alacağını, ne zaman zam yapılacağını, hangi haklardan faydalanacağını bilmiyor. Bu kadar derin bir belirsizlikte verim, sadakat, motivasyon beklemek gerçekçi değildir.”
“Kadro Bekleyen, Statü Mağduru Olan Binlerce Çalışan Sessiz Kalmamalı”
Metin Baydar, taşerondan geçmiş fakat kadro haklarına tam olarak erişememiş işçilerin, belediye şirket personelinin ve yardımcı hizmetlilerin durumunun da çözüm beklediğini belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Kamu kurumlarında aynı işi yapan insanların farklı statüde çalıştırılması, yalnızca hukuk ihlali değil, toplumsal eşitliğe de ihanettir. Anahtar Parti olarak bu ayrımı kabul etmiyoruz.”
“Anahtar Parti, Geçim Mücadelesine Sessiz Kalanların Karşısındadır”
Metin Baydar açıklamasını şu net ifadelerle tamamladı:
“Yoksulluk sınırının 86 bin lirayı geçtiği bir ülkede, kamu işçisine aylarca ücret düzenlemesi yapılmaması ihmalkârlık değil, açıkça tercihtir. Anahtar Parti olarak biz, emekçinin beklemesini değil, hak ettiği değeri zamanında almasını savunuyoruz. Protokol derhal imzalanmalı, ücretler güncellenmeli, adalet gecikmeden tecelli etmelidir.”