![]() |
Tweet |
Başkan Uzun, TÜRK-İŞ’in Temmuz 2025 raporuna göre yoksulluk sınırının 86 bin lirayı, açlık sınırının ise 26 bin lirayı geçtiğini hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bir kamu işçisi 22-25 bin lira maaşla çalışırken; TÜRK-İŞ dört kişilik bir ailenin sadece mutfak giderini 26 bin liradan fazla açıklıyor. Bu veriler karşısında sessiz kalanlar, kamu emekçisinin yaşadığı yoksulluğun suç ortağıdır. Geçim artık istatistik değil, hayatta kalma mücadelesidir.”
“Aynı Görev, Farklı Statü, Eşitsiz Maaş: Bu Sisteme ‘Adil’ Denemez”
Uzun, özellikle taşerondan geçen işçilerin hâlâ tam kadro haklarına ulaşamadığını, belediye şirket işçilerinin güvencesiz şekilde çalıştırıldığını ve yardımcı hizmetler sınıfının yıllardır görev tanımı dışında çalıştırıldığını belirtti:
“Kamuda aynı işi yapanların biri kadrolu, biri sözleşmeli, biri şirket elemanı… Bu adaletsizlik sürdürülebilir değildir. Kamu hizmetinin niteliği de motivasyonu da eşitlikle güçlenir.”
“İmzalanmayan Protokol, Sadece Rakamları Değil Hayatları Bekletiyor”
Sebahattin Uzun, Kamu Çerçeve Protokolü’nün yalnızca zam oranlarını belirleyen bir belge değil; toplu iş sözleşmeleri başta olmak üzere kamu çalışanlarının tüm ekonomik dengelerini şekillendiren bir çerçeve olduğunu vurguladı:
“Geciken bu imza yüzünden işçi zam bekliyor, memur plan yapamıyor, emekli tedirgin. Hayat pahalanırken, hükümet zam konusunu takvim dışına atıyor. Bu bir ekonomik ihmalkârlıktır.”
“Anahtar Parti, Emekçinin Tablosunu Değil, Geleceğini Düzeltmeye Taliptir”
Açıklamasının sonunda çözüm önerilerini de dile getiren Uzun, şunları kaydetti:
“%80 taban zam talebi bugünün gerçeğidir. Kamu işçisinin maaşı en az yoksulluk sınırı seviyesine çekilmeli, kadro sorunu tüm taşeron ve şirket işçileri için nihai olarak çözülmelidir. Biz Anahtar Parti olarak bu ülkenin emekçisini, sadece seçim zamanı hatırlayanlardan değiliz. Onların alın terini koruyan adil bir düzeni kurmaya geliyoruz.”