|
Tweet |
Ekonomik tablonun her geçen ay daha da ağırlaştığına dikkat çeken Mat, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun kasım ayı verilerinin durumun vahametini açıkça ortaya koyduğunu ifade etti. Açlık sınırının 30 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 93 bin lirayı aşmasına rağmen asgari ücretin bu rakamların çok gerisinde kaldığını vurguladı.
RAKAMLAR DEĞİL HAYAT PAHALILIĞI ESAS ALINMALI
Asgari ücret artışlarının masa başı hesaplarla değil, pazardaki, marketteki, kiralardaki gerçek fiyatlara bakılarak yapılması gerektiğini söyleyen Mat, “Sadece TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları üzerinden yüzde 30–40 gibi artışlar konuşuluyor. Oysa vatandaşın hissettiği enflasyon çok daha yüksek. Enflasyon farkı mutlaka maaşlara yansıtılmalıdır” dedi.
BÜYÜMENİN BEDELİNİ EMEKÇİ ÖDÜYOR
Türkiye ekonomisinin büyüdüğünün sık sık dile getirildiğini ancak bu büyümenin bedelini emekçilerin ödediğini belirten Mat, “Yıllardır büyüme rakamları açıklanıyor ama bu büyümeden asgari ücretli pay alamıyor. Üretim artıyor, kazanç artıyor fakat çalışanların alım gücü sürekli düşüyor” ifadelerini kullandı.
45 BİN LİRA VURGUSU
İnsanca yaşam koşullarının sağlanabilmesi için asgari ücretin köklü bir anlayışla ele alınması gerektiğini dile getiren Mat, “Enflasyon farkı eklenmeli, büyümeden pay verilmelidir. Bu şartlar sağlandığında asgari ücretin en az 45 bin lira seviyesine çıkarılması zorunluluktur. Aksi halde geçim krizi daha da derinleşecektir” dedi.
Yeniden Refah Partisi olarak emeğin hakkını savunmaya devam edeceklerini belirten Adem Mat, ekonomik adalet sağlanmadan sosyal huzurun tesis edilemeyeceğini vurguladı.