|
Tweet |
Çetinkaya, açıklanan asgari ücretin teknik olarak artmış görünmesine rağmen, enflasyon, vergi yükü ve zorunlu harcamalar dikkate alındığında reel bir iyileşme sunmadığını ifade etti. “Bir ücret artışı, çalışanın hayatında bir rahatlama yaratmıyorsa, muhasebe kaydından öteye geçemez” dedi.
“Sorun Net Ücret Değil, Net Yaşam Standardıdır”
Asgari ücret tartışmalarının çoğu zaman brüt ve net rakamlarla sınırlı kaldığını belirten Çetinkaya, bu yaklaşımın eksik ve yanıltıcı olduğunu söyledi. Çetinkaya, “Asıl mesele, bu ücretle bir çalışanın kirasını ödeyip ödeyemediği, mutfak masraflarını karşılayıp karşılayamadığı ve ay sonunda borçlanmadan yaşamını sürdürebilip sürdüremediğidir. Bu sorular cevapsız kalıyorsa rakamların anlamı yoktur” değerlendirmesinde bulundu.
“Vergi ve Dolaylı Yükler Ücreti Sessizce Aşındırıyor”
Ücret artışlarının kısa sürede erimesinin temel nedenlerinden birinin vergi ve dolaylı mali yükler olduğunu vurgulayan Çetinkaya, gelir vergisi, KDV ve zorunlu harcamaların çalışanların alım gücünü ciddi biçimde düşürdüğünü ifade etti. “Asgari ücret artıyor gibi görünürken, bu artışın önemli bir kısmı dolaylı yollarla geri alınıyor. Çalışan bunu maaş gününde değil, ay sonunda fark ediyor” dedi.
“Ücret Politikası Gerçekçi Olmak Zorunda”
Yeminli mali müşavir olarak sahada hem çalışanlar hem de işverenlerle birebir temas halinde olduğunu belirten Çetinkaya, mevcut ücret politikasının ekonomik gerçeklerle uyumlu olmadığını söyledi. Çetinkaya, “Sürdürülebilir bir ücret düzeni için popülist artışlar değil, enflasyona karşı koruyucu, vergi yükünü azaltan ve alım gücünü kalıcı olarak destekleyen bir yaklaşım şarttır” ifadelerini kullandı.
Açıklamasının sonunda ücret politikalarının masa başında değil, hayatın içinden bakılarak şekillendirilmesi gerektiğini vurgulayan Cihat Çetinkaya, “Ekonomi; tablolar, grafikler ve oranlarla değil, insanların nasıl yaşadığıyla ölçülür. Asgari ücret de bu gerçeğin en açık göstergesidir” diyerek değerlendirmesini tamamladı.